Ceza kanunlarının uygulanmasında;
a) Vatandaş deyiminden; fiili işlediği sırada Türk vatandaşı olan kişi,
b) Çocuk deyiminden; henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişi,
c) Kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi,
d) Yargı görevi yapan deyiminden; yüksek mahkemeler , adlî ve idarî mahkemeler üye ve hakimleri ile Cumhuriyet savcısı ve avukatlar,
e) Gece vakti deyiminden; güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi,
f) Silah deyiminden;
1. Ateşli silahlar,
2. Patlayıcı maddeler,
3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler,
g) Basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar,
h) İtiyadi suçlu deyiminden; kasıtlı bir suçun temel şeklini ya da daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekillerini bir yıl içinde ve farklı zamanlarda ikiden fazla işleyen kişi,
i) Suçu meslek edinen kişi deyiminden; kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağlamaya alışmış kişi,
j) Örgüt mensubu suçlu deyiminden; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi, anlaşılır.
KANUN TASLAĞININ GEREKÇESİ (MADDE 6) :
Bu maddede, Tasarının değişik maddelerinde geçen bazı kavramlar tanımlanmaktadır. Tasarıda yer alan kavramlardan önemlileri ve sık karşılaşılanları bu maddede yer almıştır.
Böyle bir maddeye Tasarıda yer verilmesinin amacı, tekrarlardan kaçınmak, önemli kavramlara açıklık getirmek ve kanunun uygulanmasını ve yorumunu kolaylaştırmaktır; bu maksatla bazen varsayımlar da meydana getirilmektedir.
Tasarı, maddedeki tanımları yaparken, belirli varsayımlar kabul etmiştir. Bu bakımdan maddede yer alan tanımları, Tasarının kabul ettiği varsayımlar çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
Bu maddede yer alan tanımlar, sadece Kanunun uygulanmasında kolaylık sağlamak üzere tertiplenmiş metinler olarak algılanmalıdır. Bu itibarla tanımlar üzerinde ayrıca açıklamalar yapılması gerekli olmamakla birlikte; her türlü duraksamayı gidermek için aşağıda bazı kavramlara değinilmiştir:
Tasarı, tekerrürün bir türünü oluşturan özel tekerrür hâllerini kaldırmıştır. Bununla beraber "aynı türden suç" kavramı bu maddede tanımlanmıştır. Örneğin suçla korunan ve ihlâl edilen yarar göz önüne alınarak, 4 üncü maddenin (A) fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan suçlar aynı türden suç olarak kabul edilmiştir. Aynı türden suç kavramı sadece tekerrür bakımından değil ve fakat örneğin "itiyadi suç" gibi diğer ceza hukuku kavramları bakımından da önemlidir.
Örgüt kavramı Tasarının değişik maddelerinde bazen müstakil suç, bazen suçun kurucu unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olarak yer almaktadır. Örgüt, aslında birden fazla kişiler arasında bir anlaşmadır. Ceza hukukunda eylemsiz anlaşma bazı hâllerde bir tehlike suçu olarak yer almaktadır; aslında sadece anlaşma suç oluşturmaz. Bu nedenle örgüte müstakil suç veya ağırlaştırıcı neden olarak kanunda yer verildiğinde, anlaşmanın saptanması gereklidir. Ayrıca iştirak hâli ile örgütün de birbirine karıştırılmaması gereklidir. Bu nedenle tanımda "yapılanma" ve "birleşmenin dıştan gözlemi yapılabilecek biçimde oluşturulması" gereklerine yer verilmiştir.
Kişinin vatandaşlığının belirlenmesinde 11/2/1964 tarihli ve 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun esas alınacağını belirten tanım, ceza uygulaması itibarıyla önemli olan hususu belirlemektedir. Böylece suçu işlediği sırada Türk vatandaşı iken sonradan uyruğunu değiştiren kişi suçun unsuru veya kovuşturma koşulu bakımından Türk sayılacağı gibi, suçu işlediği sırada Türk uyruğuna girmiş olan kişi de Türk vatandaşı sayılacaktır. Çifte uyruğu olanlar da, Türk vatandaşı sayılacaklardır.
"Yargı görevi yapan" deyiminin, bu Kanunun uygulanmasında, yani suçun unsurunu veya ağırlaştırıcı nedeni veya mağdurunu oluşturduğu hâllerde savcıları da kapsayacağını açıklayan Tasarı, bu suretle savcıları da ceza hukuku uygulaması bakımından hâkimler hakkındaki hükümlere tâbi kılmak istemektedir. Maddede suç unsuru, ağırlaştırıcı veya hafifletici neden olarak bu deyimin yer aldığı hâllerde, böylece savcılar da deyimin kapsamı içinde kalmış olacaklardır. Dikkat edilmelidir ki, burada hukukî ve bilimsel bakımdan "yargı görevi"nin tarifini yapmak söz konusu olmayıp amaç, gereken yerlerde savcıları da belirli hükümlerin kapsamı içine almaktır.
Bütün görsel ve işitsel iletişim araçları "basın ve yayın yolu ile" deyiminin kapsamı içinde bulunmaktadır. Buna internet de dahildir. Dolayısıyla internet marifetiyle işlenen suçlarda da Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanacaktır.
Maddede yer alan ve Kanun ve uygulamalarda anlamı duraksamasız belirtilmiş bulunan diğer hususlarda, ayrıca açıklama yapılması gereksiz sayılmıştır.
Madde 45. - Madde, özel tehlike hâli gösteren suçlular grubundan birini oluşturan itiyadî suçlunun genel bir tanımının yapılması gerektiği görüşünden hareketle düzenlenmiş bulunmaktadır.
Buna göre, itiyadî suçlu, aynı türden birden fazla taksirli olmayan suçu farklı zamanlarda ancak bir yıl içinde işleyen suç failidir.
Burada üzerinde durulması gereken önemli konu itiyadî suç ile itiyadî suçlu kavramlarının birbirine karıştırılmaması gerektiğidir.
İtiyadî suç, kanunun, bir defa işlenmesi hâlinde suç saymadığı fiildir. Suçta itiyadın bazı hâllerde, ağırlaştırıcı neden sayıldığı görülmektedir. Oysa, itiyadî suçlu daima kanuna karşı sapıcı bir eylem içinde olan kişidir; toplum için tehlikeli bir tiptir. Nitekim kriminolojik bakımından itiyadî suçlu bu şekilde tanımlanmaktadır.
Maddede itiyadî suçlu tanımı, kriminolojik tanıma uygun biçimde yapılmış olup, hep aynı türden suç işleyen kişileri ifade etmektedir.
Madde, itiyadî suçlu hakkında, ceza ile birlikte 94 üncü maddenin (A) fıkrasının (2) numaralı bendine ve 97 nci maddenin (2) numaralı bendine göre denetimli serbestlik tedbirine de başvurulacağını kabul etmiş bulunmaktadır.
Madde 46. - Madde, özel tehlike hâli gösteren suçlular grubundan bir diğerini oluşturan suçu meslek edinen kişinin tanımının yapılması gerektiği görüşünden esinlenerek düzenlenmiştir.
Buna göre, kısmen de olsa suçtan elde ettiği kazançla geçimini sağlamaya alışmış kişi suçu meslek edinen kimsedir. Başka bir deyişle suçu meslek edinen kişi, suçtan elde ettiği kazançla hayatını sürdürme alışkanlığını (mutaden) elde etmiş bir kimsedir. Başka kazanç kaynağı olsa da, ne olursa olsun her türlü suçu kazanç sağlamak için işleyen kişi suçu meslek edinen kimsedir.
Maddede bu tür suçlulara kanunda karşılığı olan cezanın verilmesi ve ayrıca haklarında güvenlik tedbirlerinin uygulanması öngörülmüştür.
Madde 47. - Maddede, özel tehlike hâli gösteren suçlular grubundan bir diğerini oluşturan örgüt mensubu suçlu tanımı yer almaktadır. Bu tür suçlulara işledikleri fiilin cezası, ihlâl eyledikleri kanun hükümlerine göre verilecek ve ayrıca haklarında güvenlik tedbirlerinden birinin uygulanması hüküm altına alınacaktır.
Maddede belirtilen tanımda suçlunun örgütü kurması, yönetmesi veya örgüte katılması veya örgüt adına diğerleri ile birlikte veya tek başına suç işlemesi hâlinde kendisine "örgüt mensubu suçlu" denileceği belirtilmiştir. Tanım bakımından ön koşul örgütün varlığıdır. Örgüt mensubu suçlunun, suçu tek başına veya diğer üyelerle birlikte işlemesi arasında bu maddenin uygulanması itibarıyla fark gözetilmemiştir.
Tabiî olarak diğer kanunlarda örgütlü suçlu hakkında yer almış bulunan hükümler saklıdır.
Madde 100. - Tasarının Birinci Kitabının Beşinci Kısmının 100 ilâ 127 nci maddeleri yeni bir "Türk Çocuk ve Küçük Ceza Hukuku" sistemini kurmuş bulunmaktadır. Böylece Tasarı, büyüklere ve çocuk ve küçüklere özgü olmak üzere iki ayrı ceza hukuku sistemi getirmiştir. İşte bu madde, çocuk ve küçüklere özgü ceza hukuku bakımından, birinci fıkrasında önce temel ilkeyi koymaktadır: Suçu işledikleri sırada onsekiz yaşını doldurmamış bulunanlar hakkında Beşinci Kısımdaki hükümler uygulanacaktır. Kanunun diğer kitap ve kısımlarında yer alan hükümler, bu Kısımda ayrı hüküm bulunmadığı hâllerde uygulanacaktır. Söz gelimi bu Kısmın 120 nci maddesinde cezanın ertelenmesi kurumu ayrıca yer almış bulunduğundan Tasarının 82 inci maddesinde düzenlenmiş bulunan erteleme hükümleri onsekiz yaşını doldurmamış olanlar hakkında uygulanmayacaktır.
Maddenin ikinci fıkrası da, aynı yöntem çerçevesinde ceza ve tedbirler bakımından bu esası tekrarlamakta ve Tasarının 34, 73, 74 ve 78 inci maddeleri saklı kalmak üzere suç işlemiş ve suçu işlediği sırada onsekiz yaşını bitirmemiş olanlar hakkında ancak Beşinci Kısımda öngörülmüş ceza ve tedbirlerin uygulanabileceğini açıkça belirtmektedir.
Maddenin üçüncü fıkrasında, Beşinci Kısımdaki hükümlerin uygulanması bakımından "çocuk" ve "küçük" deyimlerinin tanımı yapılmaktadır. Çocuk, suçu işlediği sırada oniki yaşını bitirmiş olup onbeş yaşını bitirmemiş olanlardır. Küçük deyiminden ise, suçu işlediği sırada onbeş yaşını bitirmiş fakat onsekiz yaşını bitirmemiş olanlar anlaşılacaktır. Böylece bu Kısma dahil olan maddelerde gereksiz tekrarlarda bulunmak sorunu giderilmiş olduğu gibi ayrıca 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Kanuna göre önemli bir değişiklik yapılarak sorumsuzluk ve sorumluluk yaş sınırı değiştirilmiş olmaktadır.
KOMİSYONUN DEĞİŞİKLİK GEREKÇESİ (MADDE 6) :
Bu madde metninde, kanunda kullanılan bazı kavramlar tanımlanmaktadır. Ancak, bu maddenin Tasarıdaki sistematiği değiştirilmiştir.
Suçta ve cezada kanunilik ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmaması dolayısıyla, "kadın" ve "örgüt" tanımları Tasarı metninden çıkarılmıştır. Tekerrüre ilişkin olarak sistem değişikliği yapıldığı için "Aynı türden suç" tanımı ve ayrıca, tanımlanmasına gerek görülmemesi nedeniyle "Cebir ve şiddet" tanımı metinden çıkarılmıştır.
Kişinin vatandaşlığının belirlenmesinde 11.2.1964 tarihli ve 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun esas alınacağını belirten tanım, ceza uygulaması itibarıyla önemli olan hususu belirlemektedir. Böylece suçu işlediği sırada Türk vatandaşı iken sonradan uyruğunu değiştiren kişi suçun unsuru veya kovuşturma koşulu bakımından Türk sayılacağı gibi, suçu işlediği sırada Türk uyruğuna girmiş olan kişi de Türk vatandaşı sayılacaktır. Çifte uyruğu olanlar da, Türk vatandaşı sayılacaklardır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi hükümleri göz önünde bulundurularak, "Çocuk" deyiminden henüz onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin anlaşılması gerektiğine dair bir tanıma yer verilmiştir.
765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki "memur" tanımının doğurduğu sakıncaları aynen devam ettirecek nitelikte olan tanım, Tasarı metninden çıkarılarak; memur kavramını da kapsayan "kamu görevlisi" tanımına yer verilmiştir. Yapılan yeni tanıma göre, kişinin kamu görevlisi sayılması için aranacak yegane ölçüt, gördüğü işin bir kamusal faaliyet olmasıdır.
Bilindiği üzere, kamusal faaliyet, Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş olan bir siyasal kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir. Bu faaliyetin yürütülmesine katılan kişilerin maaş, ücret veya sair bir maddî karşılık alıp almamalarının, bu işi sürekli, süreli veya geçici olarak yapmalarının bir önemi bulunmamaktadır. Bu bakımdan, örneğin mesleklerinin icrası bağlamında avukat veya noterin kamu görevlisi olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Keza kişi, bilirkişilik, tercümanlık ve tanıklık faaliyetinin icrası kapsamında bir kamu görevlisidir. Askerlik görevi yapan kişiler de kamu görevlisidirler. Bu bakımdan örneğin bir suç vakıasına müdahil olan, bir tutuklu veya hükümlünün naklini gerçekleştiren jandarma subay veya erleri de, kamu görevlisidirler.
Buna karşılık, kamusal bir faaliyetin yürütülmesinin ihaleye dayalı olarak özel hukuk kişilerince üstlenilmesi durumunda, bu kişilerin kamu görevlisi sayılmayacağı açıktır.
Tasarı maddesinde yer alan "Yargı görevi yapan" deyimine ilişkin tanım, avukatları da kapsayacak şekilde değiştirilmiştir.
"Gece vakti" ve "silâh" deyimleri, ayrıca açıklamaya gerek bırakmayacak şekilde tanımlanmıştır.
"Basın ve yayın yolu ile" deyimine ilişkin tanım, sadece kitle iletişim araçlarını kapsayacak biçimde değiştirilmiştir. Tasarıdaki bireysel iletişimi de içine alacak şekilde ifade edilmiş olan tanımın oluşturduğu sakıncanın giderilmesi için, tanımda değişiklik yapılarak "kitle iletişim araçları" ifadesine vurgu yapılmıştır.
Tasarının 45, 46 ve 47. maddelerinde yer alan "İtiyadi suçlu", "Suçu meslek edinen kişi" ve "Örgüt mensubu suçlu" deyimlerine ilişkin tanımlar, bu madde kapsamına alınmıştır.
Comments